11 hiper hızlı sivilce, 1000 hiper düşünce...
perşembe gecesi yattım, cuma sabahı kalktim, nur topu gibi 11 sivilcem olmuş.
kafamın arka kısmına birden sivilceler doluştu.
-saçlarımı yeni mi boyadım?
-hayır.
-şampuanımı mı değiştirdim?
-yoo..
-alerji yapabilecek herhangi bir şey mi yedim? (mesela kavun)
-yoo, yemedim. zaten diyetteyim.
kaşıntıdan çok o sivilce batması var.
elim sürekli kafamda, millet bitlendim sanacak.
ama bu yeni değil. çocukluğumdan alışkınım aslında.
ne zaman sıkıntı bassa beni de sivilce basardı, elim sürekli kafamda olurdu.
yapma, etme, kaşıma demekten de anneme sıkıntı basardı.
büyüyünce geçmişti, ya da öyle sanıyordum.
ne sebep oldu anlamadım.
dürüst olmak gerekirse,
anlamamazlıktan da gelmiş olabilirim aslında.
bu aralar soldan soldan geliyorlar bazen.
hamilelikti, lohusalıktı, anne olmaya çalışmaktı, başarmaktı, başaramamaktı,
işe başlamaktı, aklının evde kalmasıydı vs. derken.
hayatımın tepetaklak olduğunu hissediyorum bazen.
tobi jr. büyüdükçe, sorumlulukları ve yorgunlukları arttıkça
kendimi bir hamburger köftesi gibi mengeneye sıkışmış hissediyorum.
o doğduğundan beri hayatım benim elimde değilmiş gibi düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi.
bazen işten çıkıp eve gitmek içimden gelmiyor. gönüllü mesai yapasım geliyor.
ya da çarşıya pazara çıktığımda vakit hiç geçmesin istiyorum.
sonra da böyle düşündüğüm için, bebişkoma harcadığım zamanı çok görüyormuşum
gibi geldiğinden dayanılmaz bir vicdan azabı çekiyorum.
böcük beyimle anlaşıp, cuma akşamını benim izin gecem yaptık.
iki haftadır cuma akşamı, yavru böcükle babası ilgileniyor,
ben de go'ya ya da ceromla buluşmaya gidiyorum.
aylak aylak takılmak, vitrin bakmak, havadan sudan konuşmak,
saat hesabı yapmamak bir nebze de olsa beni rahatlatıyor.
sonra da güzelim izin gecemi boşa geçirdiğim için hayıflanıyorum.
gece biterken keşkeler başlıyor.
keşke yeni aldığım masa örtüsünü dikseydim,
şu kitabı alıp okusaydım.
şunu bunu çizseydim vs. diyorum.
iki hafta hiç bana özel vaktim yok diye hayıflanıyordum,
şimdi de yetmiyor diye sızlanıyorum.
ne hissedeceğimi ya da ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
sürekli kendi kuyruğunu kovalayan şaşkın köpecikler gibiyim.
kafam kaşındıkça bunları hatırlıyorum, rahatlamam lazım.
ohmmm :)
kafamın arka kısmına birden sivilceler doluştu.
-saçlarımı yeni mi boyadım?
-hayır.
-şampuanımı mı değiştirdim?
-yoo..
-alerji yapabilecek herhangi bir şey mi yedim? (mesela kavun)
-yoo, yemedim. zaten diyetteyim.
kaşıntıdan çok o sivilce batması var.
elim sürekli kafamda, millet bitlendim sanacak.
ama bu yeni değil. çocukluğumdan alışkınım aslında.
ne zaman sıkıntı bassa beni de sivilce basardı, elim sürekli kafamda olurdu.
yapma, etme, kaşıma demekten de anneme sıkıntı basardı.
büyüyünce geçmişti, ya da öyle sanıyordum.
ne sebep oldu anlamadım.
dürüst olmak gerekirse,
anlamamazlıktan da gelmiş olabilirim aslında.
bu aralar soldan soldan geliyorlar bazen.
hamilelikti, lohusalıktı, anne olmaya çalışmaktı, başarmaktı, başaramamaktı,
işe başlamaktı, aklının evde kalmasıydı vs. derken.
hayatımın tepetaklak olduğunu hissediyorum bazen.
tobi jr. büyüdükçe, sorumlulukları ve yorgunlukları arttıkça
kendimi bir hamburger köftesi gibi mengeneye sıkışmış hissediyorum.
o doğduğundan beri hayatım benim elimde değilmiş gibi düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi.
bazen işten çıkıp eve gitmek içimden gelmiyor. gönüllü mesai yapasım geliyor.
ya da çarşıya pazara çıktığımda vakit hiç geçmesin istiyorum.
sonra da böyle düşündüğüm için, bebişkoma harcadığım zamanı çok görüyormuşum
gibi geldiğinden dayanılmaz bir vicdan azabı çekiyorum.
böcük beyimle anlaşıp, cuma akşamını benim izin gecem yaptık.
iki haftadır cuma akşamı, yavru böcükle babası ilgileniyor,
ben de go'ya ya da ceromla buluşmaya gidiyorum.
aylak aylak takılmak, vitrin bakmak, havadan sudan konuşmak,
saat hesabı yapmamak bir nebze de olsa beni rahatlatıyor.
sonra da güzelim izin gecemi boşa geçirdiğim için hayıflanıyorum.
gece biterken keşkeler başlıyor.
keşke yeni aldığım masa örtüsünü dikseydim,
şu kitabı alıp okusaydım.
şunu bunu çizseydim vs. diyorum.
iki hafta hiç bana özel vaktim yok diye hayıflanıyordum,
şimdi de yetmiyor diye sızlanıyorum.
ne hissedeceğimi ya da ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
sürekli kendi kuyruğunu kovalayan şaşkın köpecikler gibiyim.
kafam kaşındıkça bunları hatırlıyorum, rahatlamam lazım.
ohmmm :)
Yorumlar
o suçluluk duygusuyla sorumluluk öyle bir çelişkiler yaşıyorki ahh ahh...
sakin olmaya çalış güzelimm
annenin iyi olması demek bebişin de iyi olması gerek,stresle dolaşıp bebişinle iyi olmadıktan sonra ne anlamı var.
ama bu yaşadıklarında yalnız değilsin.Hayatımız değişti hem de tamamen değişti,ne boş zamanlarım varmış diyorum eskiye bakınca.
ufacık bir zaman bulsam değerlendirmeye çalışıyorum.
annelik sürekli bir vicdan muhasebesi içinde olmamızı sağlayabiliyor.
ama annenin kafası ne kadar rahatsa herşey daha sağlıklı.
stresten uzak dur,mümkün oldukça kendine zaman yarat,ilk önce kendine iyi olsa,sonra zaten sevdiklerine iyi olacaksın;)
* sevgili yildiz, bir tek ben boyle hissediyorum sanip daha bir darlaniyordum. kotu bir anneyim tribine girmek uzereydim de diyebiliriz. bu da bir evre demek ki ve gececek. bunu bilmek bil rahatlatiyor beni. hayatimi elimden kacirmamak icin sanirim bos zamanlarinda yayilan bendenizin vaktini verimli kullanmayi ogrenmesi gerekiyor, tabi bos vakitlerin hevesini aldiktan sonra:)