Melek olsan kanat sesinden rahatsız olacaklar...

Bugünüm güzel başladı, güneşli ve sıcaktı. Kapanma dolayısıyla iki gün önce annemlere geldik kızlarla. Onlar torun bakarken ben daha rahat çalışayım diye. Babamın atölyesinde babamın masasını işgal ederek,bilgisayarımı açtım ve homeoffice bayrağımı diktim. İlk iş olarak haftalık programıma baktım, öncelik sıralaması yaptım. Başladım müşterilerimiz için Mayıs ayı için sosyal medya fikirleri üretmeye, gelen mailleri cevaplamaya vs. vs.

Öğleden sonra neşeli ve üretken ruh halimi bir anda yerle bir eden bir telefon konuşması yaptım yine işle ilgili. Hani piknik için gelinciklerle dolu bir tarla bulmuşsunuz, pöti kareli masa örtünüzü yaymışsınız, piknik sepetinizden soğuk bir limonata çıkarıp kitabınızı alıp yere uzanmışsınız. Tam oh ne iyi ettim de geldim derken; bir anda şimşeklerin çaktığı kara bir gökyüzü güneşinizi bilinmeyen bire yere itiveriyor. Toparlandığınıza mı, ıslandığınıza mı, onca çabayı boşa harcadığınıza mı yansanız bilemediğiniz o anı düşünün. Belki de meşhur Noir Désir - Le Vent Nous Portera klibinin karanlık kareleri geldi gözünüzün önüne. Ha gelincik tarlası, ha deniz kenarı farketmiyor. O kara bulutlar bir anda gönlünüzü ve gününüzü karartabiliyor. 


Çok mu dramatize ediyorum derseniz, belki biraz. Ama o andaki hislerim tam bir kara komediydi. Hani sinirden gülsem mi, alıp elime sazı kederli kederli ağlasam mı? 

Neyse yine 5 nefes egzersizimi yaptım. Diyaframdan al nefes deriiiiin, burundan en yavaş haliyle ver nefes. başka zaman olsa daha çok sıkışırdı kalbim, öfke içimi yakardı adeta. Öfke duydum mu? 

Evet, çünkü haksızlığa uğramış olma hissiyle baş edemediğimde öfke devreye giriyor. 

Öfke sürdü mü? Biraz ama sonra yatıştı ve benden uzaklaştığını hissettim. 

"Nefes aldın, verdin öfken geçti diyorsun, hadi be ordan" diyorsanız, acele karar vermeyin derim. Öfkem uzaklaştı çünkü üst mahkeme yargıcı geldi oturdu başımın üstüne. Şöyle ettin de, böyle dedin de, bunu yazdın da, bunu yazmadın diye kalem sallamaya başladı elinde. Ha kırdı kıracak o kalemi. Karar! diye açıklayacak suçlululuğumu.

İşte orada bir deli kuvveti mi geldi desem ruhani olarak, öfkenin yanına bir şut benim yargıca. Döndüm kendime;

"daha gün bitmedi, yapman gereken işler senden beklenen planlamalar var. Birileri konuşuyor diye sen öylesin anlamına gelmiyor. Sen elinden geleni yap, önce Hakkın, sonra evrenin enerjisinin sonra da kulun vicdan terazisinin dengesine güven. Seni senden daha iyi bilen kimse yok ve olacak zaten olacak. Sen yırtsan da müdehale de mücadele de edemeyeceksin. Sana sorunla gelenler, çözüm de getirmediği sürece en iyi çözüm sende" 

Vallahi rahatladım. İnsanın kendinden emin olması ne kadar huzur veriyormuş. Hep bir iç sorgulamalar, acımasız yargıç benlik, düzeltilmesi gereken muamelesine dur diyememekle yiyorum ömrümü. 

Yapabildiklerim bunlar, yapabileceklerim konusunda da çözümle geliyorsanız dinlemeye hazırım. Haydi evren açtım kollarımı, sen yine ver bana dersimi. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar