yaz bitti...

neler oldu neler?
her şey havada bir leylek görmemle başladı.
gezmek mi hem de ne gezmek.
bodrum, istanbul, avşa, gölcük.
2 aydır bavul boşaltamadım sadece revize ettim hava durumuna göre; yıka, ütüle, yerleştir.
yarına da kısmetse İstanbul yolcusuyum.

yokluğumda neler olduğuna gelirsek,
bildiğiniz üzere bir kamu kurumunda çalışmaya başlamıştım geçtiğimiz sene taşeron firma çalışanı olarak. bir umudum vardı 4B olarak adlandırılan bir kadro alabilmek gibi. ama ne mümkün. çalışmak başarmaya yetmedi. 18'lik yeni mezunlar, ahbaplar, akrabalar, partililer, örtülüler derken yan yattı, çamura battı bizim umutlar. kadro vermedikleri yetmedi, maaş da vermemeye başladılar. ihale olacaktı, ertelendi. 12 günlük ihalelerle toparlanan maaşlar geciktikçe gecikti. muhatap aranırken herkes elini ayağını çekti. mağduriyetimi ifade ederken en son aldığım en açıklayıcı cevap; amaan kocan ...'da çalışıyor sen de mağdur musun" oldu. oydu, buydu derken en sonunda baktım "kul hakkı, mübarek ramazan,inşallah, maşallah" kelimelerini ağzına sakız etmiş "müslüman" insanlara artık ne tahammülüm var ne de harcayacak enerjim, verdim istifamı temmuz başı işten ayrıldım.

ilk başlarda çalışmaya alışan bir insan olarak evde olmayı biraz yadırgadım. benim eve dönüşüm sebeiyle bakıcımız leyla ile de hizmet akdimizi feshettik. artık sadece arkadaşız :) tobi jr. artık 2,5 yaşında ve kreş yaşı da yaklaştığından normalde biz çalışan annelere lüks sayılan yeni iş arama sürecinde geçen zamanı kuzumla geçirme kararı aldım. 2 aylık bir bebeyken işe başladığımdan ilk defe bu kadar uzun bir süre başbaşa kaldık kuzumla. yorucu mu? evet. ama tüm yorgunluğa bedel. o da, ben de çok mutluyuz. Leyla'yı arıyor mu? hayır. çünkü leyla gelirse benim işe gideceğimi düşünüyor. "Leyla gelsin mi?" dediğimde, sert bir "hayır" cevabı alıyorum. "ama çay içmeye gelecek misafir olarak" diyorum o zaman "tamam gelebilir" diyor.

bu arada dumansız hava sahası balkonumuzda duman tütmeye başladı. 3 yıllık muhteşem iradem iş, güç mevzularına dayanamadı. işe güçe başlayınca irademi tekrar devreye sokarak, bu kötü alışkanlığı yeneceğim. 3 sene ağzıma sürmedim, di mi ama?

iş, güç mevzularında ailece yeni kararlar aldık. leyleği havada gördük ya, kısmet belki boğaza konarız belli mi olur? doğduğun yer midir memleket, doyduğun yer mi? işte bunun cevabını zaman gösterecek. baklalım kısmet, "Allah hakkımızda hayırlısı neyse onu versin" diye dua ediyorum.

hayat akıp giderken koşturmaca arasında göremediğim şeyleri gördüm, bu uzuun tatil döneminde. bir kere hayat çok kısa. ama bir evladınız olduğunda yarın öleceğinizi bile bilseniz onun geleceğini daha iyi nasıl yaparım diye düşünüyorsunuz.yani her günümüz değerli. bunu mümkün olduğu kadar sevdiklerimiz için, geleceğimiz için kullanmamız gerektiğini öğrendim. bugün göç durumuna geldiysek, kuzumun geleceğini kurmak için bunca zahmete değeceğini düşünmemizdendir. ben de isterim memleketimin hava sahası içinde soluyayım, çocukluk arkadaşlarımla ailece buluşup brançlar yapalım, çocuklarımız birlikte büyüsün.
ama burada o masalsı hayatı sürdürmek çok zor. kadını evde tutmaya yönelik bir sürü faaliyet başlamış. örümcekler insanların beynini yemiş ve bir kenara tükürmüş, beyinsiz mutantlar ellerini kollarını açmış. benim gibi senin gibilerin emeklerini, enerjilerini sömürüp, kullanıyor. burada mı sadece tabi kihayır, mutantlar her yerde. ama gerek mesleğim, gerekse piyasa koşullarında bana hareket edecek alan kalmayınca 4 duvar arasında sıkışıp kalmışım. son iş deneyimim şehrimde, ülkemde neler olup bittiğini görmemi sağlayan küçük bir pilot bölge oldu sadece.
bir de arkadaş kelimesine nasıl derin anlamlar yüklediğimi farkettim. ne kadar gereksiz insanlara ne kadar fazla değer verdiğimi yaşadığım hayal kırıklıklarıyla öğrendim. sosyal arkadaş ve gerçek arkadaş ayrımına vardım en nihayetinde. yaş 35 anca aydım ama olsun. geç olsun güç olmasın demişler, buna da şükür.

blog yazmaya hiç vakit bulamadım mı bunca zaman? vakit oldu elbet ama bol bol candy crash oynadım. bir türlü yazasım, söyleyesim gelmedi. gaza boğulurken taksim, ankara, hatay, kadıköy ben de etkilendim yoğun sisten. herşey boğazımda düğümlendi. yokluğumda gerçekten inanan ile inandığını sananve inanamayı istediğinden söylenen yalanlara sıkıca sarılan insanları gözlemledim, dinledim. zor zamanlar işte bilirsiniz, ne yazacağımı da bilemedim.bunca şey olup biterken, bodrumda terliklerimle poz verip, kurabiye tarifleri okumak içimden gelmedi işte. neyse ne.
yoktum,geri geldim işte.

yolcudur abbas bağlasan durmaz.
6. ulusal bursago turnuvası için afiş tasarımı yapmam gerek, izninizle tobi kaçar.

Yorumlar

GeCe dedi ki…
neler olmus böyle hakkınızda hayırlısı olsun inşallah. her şey çocuklarımız için umarım kararlarımız doğru çıkar ilerde. Artık arayı uzatmazsın dimi :) Asya'ya öpücükler
yok yoook. bol bol dinlendim artik daha sık gorusecegiz.her sey miniklerimiz icin hakikaten her turlu zorluga deger bence. Asya da Dila sultana ve sizlere opucuklerini yolladı az once sonra da gec olsa da tumba yatak:)
limpiadora dedi ki…
işsizlik tam bir bela.. aynı şeyler başımdan geçtiği yaz başından beri evde oturmak durumunda kaldığım için hislerini o kadar iyi anlıyorum ki... Umarım bundan sonrası için güzel şeyler çıkar karşımıza =)

Popüler Yayınlar