bir iş görüşmesi düşünün...

yer beylerbeyi,
bir nisan sabahı.
randevu saati:10.15
adres tarifi: metrobüs boğaziçi durağında inin aşağı yürüyün oradayız.

Firma öyle küçük bir yer değil aslında dünyada hatrı sayılı bir kaç markanın Türkiye distrübütörü, Türkiye çapında 50'nin üzerinde bayi ağı olan marka değeri yüksek bir firma.
isminden etkilenerek gittiğim bir iş görüşmesi macerasından bahsedeceğim size.

Saat: 10.05 sözü geçen adres 19 numara, ama ne bir tabela ne de bir 19 numara var tarif edilen yerde. Esnaf bilir mantığıyla soruyorum "…. 19 numara nerdedir acaba?" yan taraf 17 numara aradığınız yer. Herhalde internet bilgileri güncel değil diyerek. Ağır ağır çıkıyorum merdivenleri, iki kat iki kapı ama ne bir işaret ne bir yönlendirme. Tostçunun moto kuryesi yetişiyor arkamdan ona soruyorum yanlış geldim herhalde "…" bu binada mi? "evet, abla burası" diyor ve kapıyı çalıyor. Kapıyı sekreter hanım kızımız açıyor elinde cüzdan tostçuyu bekliyor ama beni beklemediği kesin.
"Genel Müdürünüz … Bey ile randevum vardı" diyorum. " "aa siz mi geldiniz sizi şuraya alayım bir 5 dakika bekleteceğim" diyor. Şurası da 2 metre ötesinde kolilerin yanındaki poşet çayların konduğu masa. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmak üzereyim. Kapı yine çalıyor gençten bir delikanlı geliyor. onu ayakta bekletiyor; yaşıma hürmet edilmiş besbelli :) Sonra delikanlı ve bana dönüp "Genel Müdürümüz … Bey trafik yüzünden biraz gecikecekmiş,sizi biraz bekleteceğiz, biz size bir çay ikram edelim" diyor eliyle kapıyı gösteriyor ben toplantı odası gibi bir yere götürdüğünü zannederken akabinde "aşağıda Kar Pizza var oraya ….'den geldik deyin, çay ikramımız olsun" diyor.
Delikanlı ile birbirimize bakakalıyoruz.


Şaşakalmış bir şekilde aşağı iniyoruz, hava güzel. Anlıyorum ki delikanlı ile aynı kişiyi bekliyoruz. "Dışarda oturalım" diyor ve tanışıp kaynaşıyoruz. Delikanlı da benimle aynı pozisyon için görüşmeye çağrılmış, "bu başıma ilk defa geliyor" diyor, gülümsüyorum. "Valla benim de, abla" diyor. Abla 2 oldu, haydi bakalım.

Başlıyoruz sohbete hava, su, yol derken soruyor delikanlı mezuniyetimi. "Üniversite mezunuyum Grafik ASD, siz?" Matbaacılık mezunuymuş delikanlı, liseden direk geçişle girmiş. 2 tabelacıda çalışmış, hiç ajans tecrübesi yokmuş. Bir de buraya başvurmuş şansını denemeye. "Bence şanslısın" diyorum.O beni rakip olarak görüyor ama benim gözümde tek aday. Çünkü benim görüşmeyi beklemem artık sadece meraktan. Bu kadar rezillikten sonra daha ne olabilir diye bekliyorum. Bu arada pizzacımız da bize katılıyor, aynı pozisyonu görüşmek için beklediğimizi öğrenince o da bizimle şaşırıyor.

saat 10:50
Sekreter hanım kızımız aşağı iniyor,
"Ayşe Hanım, … Bey geldiler, sizi yukarıya alayım" diyor.
Al bakalım diyorum içimden. Yanımdaki beylerden izin alıp kızımızı takip ediyorum. 1.katta duruyoruz. Toplantı odaları varmış meğer, yüksek güvenlikli, parmak izi tanıma sistemli kapıdan geçiyor ve sağda oturmuş bekleyen genç Genel Müdür ile karşılaşıyorum.
Tanışıp tokalaşıp oturuyoruz. "Bana kendinizden bahseder misiniz" diyor kibarca, bahsediyorum kibarca. "Ben de biraz kendimizden bahsedeyim" diyor, "şu, bu markanın yetkili distribütörüyüz, şu kadar bayimiz, şu kadar satış noktamız var" diyerek görevlendirilecek pozisyonu anlatıyor " web güncellemeler, basılı materyaller, cephe giydirmeleri, bayilerimizin gerekirse fiyat etiketlerine kadar siz yapacaksınız" diyor vakit nakittir diyerek nefes almadan çalışma şartlarına geçiyor "sabah 8.5- akşam 6.5 çalışırız" diyor ve duruyor, "bir çocuğunuz varmış, Allah bağışlasın" diyor. "Amin" diyorum. Devam ediyor, "kaç yaşında?", "3" diyorum. "AMA biz Cumartesi de çalışıyoruz, ikiye kadar", Ben de "koşullarda anlaşiırsak tolere edemeyeceğim bir şey değil", diyorum. "YALNIZ bu bazen geç saatlere kadar da sürebiliyor" diyor cevap vermiyor, gülümsüyorum.
Ücret beklentimi soruyor, söylüyorum. "Son sözünüz bu mudur" diyor.
Gülümsüyorum ama içimden söyleyecek çok şey var ama neyse diyor, "evet" diyorum. 3 saniye kararlılıkla bakıştıktan sonra.
"Görüşme sonucu olum.." derken sözünü tamamlamasını beklemeden ayağa kalkıyor, yüzümdeki zoraki gülümsememi kaybetmeden hızla vedalaşıyor ve pizzacıdaki yerime geri dönüyorum. Sekreter kızımız bir telaşla Delikanlı'yı çağırmaya geliyor.
Pizzacı abimizle gözgöze geliyoruz içimden geçenleri okuyor ve beni anlıyor sanki.
"görüşme nasıldı" diyerek gülümsüyor.
"Bırakın çalışmayı bu markayı bir daha satın bile almam" diyorum.
Siz olsanız, ne düşünürdünüz bilemiyorum ama hayal kırıklığı diye ben buna derim.

Biraz sohbetin arkasından buraları da biraz gezeyim diyerek, dost yakınlığı gösteren pizzacımızdan ayrılarak sahile iniyorum. Mavi Kafe'de oturup Kumda Kahvemi içiyorum. Deniz kokusunu içime çekerek, rezil iş görüşmemi unutuyor kahvemin tadını çıkartıyorum.
O sırada miniminnak bir bebecik geliyor arabasıyla, annesiyle sohbet ediyor, tanışıp konuşuyoruz. İş görüşmesine gelip Beylerbeyi sahilinden bir de dost ediniyorum en tatlısından.
Tobikamla bir de fotoğraf çekiyorum günün anısına.







Yorumlar

Popüler Yayınlar