karıştım yine...
1 nisan şakasıyım.
içim çekilmiş, mutsuzum.
memnuniyetsizim kendimden.
şu an sadece gözyaşlarım beni dinlemiyor, yok yere ağlıyorum.
aslında çok yere ağlıyorum.
uzun geceler, üstüste sigara yakarak uzuyorlar, ağzımda korkunç bir tat.
ta ki uyku pelerini benliğimi sarana kadar. uykuya karşı koyamadığımda uyumak alışkanlık artık. evi, kenti, herkesi uyutup, kendimle hesaplaşmak.
ve hayata yenilerek sabah mesaisine uyanmak, hiç olmamış gibi davranmak.
öldürmek istiyorum.
atardamarlarını kesmek, kanını son damlasına kadar akıtmak istiyorum deniz yarımın.
bi hırçın dalgalı; yanında ne varsa katıp önüne, parçalarcasına sürüklüyor.
bi yırtıcı sakin; yağmurlar tufan oluyor, midemden beynime yarıp, kanatıyor oluk oluk.
sabah sürünerek kalkar deniz, zarzor evden çıkar, işe hep geç kalır, aslında hiç yataktan çıkmak istemez.
uyku öncesi ve sabah uyanışıdır kendisi.
o yüzden karın ağrılı aylık sendromunu özler, koca bir ay boyunca. ağrı ve sancı olsa da yataktan çıkamazlığı içinde gizli bir sevinç taşır. geri kalan 29 gün; kalkmak, giyinmek, yürümek, gitmek, bazen de varolmak bile istemez.
coşkusu bayram, hüznü ölüm gibidir.
yalnızdır,dilsizdir,korkaktır hep gizlenir.
bazen gün ışığına çıkıp dillenir. tesellilere boğulur, zamanı gelmiştir, yerini öteki yarısına bırakır.
ah o yaşam, ne oyuncudur. tam oscarlık, altın portakallık.
şirin ötesi şirin, geveze, düşünceli ve fedakardır.
anaç bir tarafı vardır ki, sormayın.
birden herkesin annesi olur; ellerinden tutar, bağrına basar, saçlarını okşar, düştüklerinde kaldırır, yaralarını sarar, kolonyayla siler ama nefesi kesilinceye kadar üfler, acımasınlar, kanamasınlar, gizlenen kusurlarını anlamasınlar, onu hep ve en çok sevsinler diye.
sevilmeye vurgun, saplantılı biridir. sevilmek için konuşur, susmaz, hep ilginç hikayeleri vardır anlatacak, yazacak.
tutamaz enerjisini içinde, güneş gibidir bazen ısıtır, yakar, bazen de bayar.
ilk kahve sonrasıyla başlar, kentin uykusuyla biter enerjisi.
yarımlar, birbirlerine sinir olsalar da nöbet değişimini heyecanla beklerler, dengeyi korumak, biraz da olsa dinlenebilmek için. gece- gündüz, kedi- köpek, sıcak-soğuk, çoşkulu-donuk, yaşam- ölüm gibidirler.
ikisi de korkak,
ikisi de yarımdır,
hep tamını arayan...
pelerini omuzlarında tanıdık bir yabancı
geceyi yararak gelir, elinde kılıcı
altında bulut kanatlı atı.
içi deniz, dışı yaşam;
elinde deterjan, yumuşatıcı...
illüstrasyon: ayşe deniz
içim çekilmiş, mutsuzum.
memnuniyetsizim kendimden.
şu an sadece gözyaşlarım beni dinlemiyor, yok yere ağlıyorum.
aslında çok yere ağlıyorum.
uzun geceler, üstüste sigara yakarak uzuyorlar, ağzımda korkunç bir tat.
ta ki uyku pelerini benliğimi sarana kadar. uykuya karşı koyamadığımda uyumak alışkanlık artık. evi, kenti, herkesi uyutup, kendimle hesaplaşmak.
ve hayata yenilerek sabah mesaisine uyanmak, hiç olmamış gibi davranmak.
öldürmek istiyorum.
atardamarlarını kesmek, kanını son damlasına kadar akıtmak istiyorum deniz yarımın.
bi hırçın dalgalı; yanında ne varsa katıp önüne, parçalarcasına sürüklüyor.
bi yırtıcı sakin; yağmurlar tufan oluyor, midemden beynime yarıp, kanatıyor oluk oluk.
sabah sürünerek kalkar deniz, zarzor evden çıkar, işe hep geç kalır, aslında hiç yataktan çıkmak istemez.
uyku öncesi ve sabah uyanışıdır kendisi.
o yüzden karın ağrılı aylık sendromunu özler, koca bir ay boyunca. ağrı ve sancı olsa da yataktan çıkamazlığı içinde gizli bir sevinç taşır. geri kalan 29 gün; kalkmak, giyinmek, yürümek, gitmek, bazen de varolmak bile istemez.
coşkusu bayram, hüznü ölüm gibidir.
yalnızdır,dilsizdir,korkaktır hep gizlenir.
bazen gün ışığına çıkıp dillenir. tesellilere boğulur, zamanı gelmiştir, yerini öteki yarısına bırakır.
ah o yaşam, ne oyuncudur. tam oscarlık, altın portakallık.
şirin ötesi şirin, geveze, düşünceli ve fedakardır.
anaç bir tarafı vardır ki, sormayın.
birden herkesin annesi olur; ellerinden tutar, bağrına basar, saçlarını okşar, düştüklerinde kaldırır, yaralarını sarar, kolonyayla siler ama nefesi kesilinceye kadar üfler, acımasınlar, kanamasınlar, gizlenen kusurlarını anlamasınlar, onu hep ve en çok sevsinler diye.
sevilmeye vurgun, saplantılı biridir. sevilmek için konuşur, susmaz, hep ilginç hikayeleri vardır anlatacak, yazacak.
tutamaz enerjisini içinde, güneş gibidir bazen ısıtır, yakar, bazen de bayar.
ilk kahve sonrasıyla başlar, kentin uykusuyla biter enerjisi.
yarımlar, birbirlerine sinir olsalar da nöbet değişimini heyecanla beklerler, dengeyi korumak, biraz da olsa dinlenebilmek için. gece- gündüz, kedi- köpek, sıcak-soğuk, çoşkulu-donuk, yaşam- ölüm gibidirler.
ikisi de korkak,
ikisi de yarımdır,
hep tamını arayan...
pelerini omuzlarında tanıdık bir yabancı
geceyi yararak gelir, elinde kılıcı
altında bulut kanatlı atı.
içi deniz, dışı yaşam;
elinde deterjan, yumuşatıcı...
illüstrasyon: ayşe deniz
Yorumlar
arasıra oluyor böyle tam nisan 1, ama uyudum şimdi iyiyim:))
bugün diyet miyet yok, kendimi çikolataya gömücem :D
zaten sorun da benim yaşama tarzlarımda sanirim, hangisi doğrusu onu bilemiyorum:P
kendimle nasil başa cikacagimi bilmiyorsam ne olacak?